Kalp Damar Hastalıklarını Önlemek Mümkün mü?

PROF. DR. LALE TOKGÖZOĞLU 
TÜRK KARDİYOLOJİ DERNEĞİ BAŞKANI

KALP DAMAR HASTALIKLARINI ÖNLEMEK MÜMKÜN MÜ? NASIL KORUNALIM?

Türkiye’de kalp damar hastalıkları giderek artmakta ve ölüm nedenleri arasında kanser ve trafik kazalarının toplamını geçmektedir. Çünkü, hastalığa yol açan risk faktörü dediğimiz nedenler toplumda giderek yaygınlaşmaktadır. Aslında kalp damar hastalıkları gelişimini önlemek veya geciktirmek mümkündür. Çocukluk yaşlarından itibaren yaşam tarzımız ve maruz kaldığımız risk faktörleri damarlarımızı ve kalbimizi yavaş yavaş etkiler ve yıpratır. Bazı kalıtsal özellikler hastalığa zemin hazırlasa da çok daha önemlisi çevresel faktörler ve nasıl bir yaşam tarzı seçtiğimizdir. Küçük yaşlardan itibaren çocuklarımızı kalbe dost ortamlarda büyütmemiz ve sağlıklı alışkanlıklar kazandırmamız uzun vadede büyük yarar sağlayacaktır. Sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam tarzının davet ettiği kilolu, diyabetli ve yüksek tansiyonlu kişi sayısı arttıkça kalp damar sağlığı tehlikeye girecektir. İşte bu nedenle, 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü’nde; olabildiğince geniş bir kapsamda, kalp ve damar hastalıklarından korunma üzerinde duracağız.

PEKİ O ZAMAN NE YAPALIM? KALBE DOST ORTAM NEDİR?

Kalbimizi ve damarlarımızı korumak için mucize çözüm veya bitkilerden medet ummaktansa kararlı ,tutarlı ve uzun soluklu bir şekilde sağlıklı yaşam seçimleri yapıp uygulamak gerekir.Nasıl beslendiğimiz, ne kadar hareket ettiğimiz, sigara kullanıp kullanmadığımız gibi birçok etken kalp sağlığımızı etkiler. Olumsuz şartlar yıllar içinde yavaş yavaş ve sinsice damarlarımızı yıpratır. Sigara, şeker hastalığı, yüksek tansiyon gibi güçlü yıpratıcılar yanısıra son zamanlarda hava kirliliği, stres gibi nedenlerin de aynı güçte olmasa da yıpratıcı özelliği gösterilmiştir.

Sigara ve tütün ürünlerinin sadece kalp ve damarlarımızın değil tüm iç organlarımızın en büyük düşmanı olduğunu herkes bilmektedir. O kadar iyi bilinmeyen bir konu ise hiçbir yaşta hiçbir şekilde tütün ürünlerine maruz kalmamanın önemidir. ‘Günde tek tük keyif için içiyorum, tiryaki değilim, içime çekmiyorum, hafif sigara içiyorum’ gibi sıklıkla duyduğumuz söylemler, kişinin riskini azaltmamaktadır. Hatta sigara içilen kapalı ortamda bulunmak bile pasif içicilik sayılıp kişinin riskini arttırır.

Beslenme ile ilgili de birçok görüş ve özel diyet ortaya atılmaktadır. Halbuki çok temel ve kolay beslenme prensipleri kalbimizi korur. Porsiyonları ve miktarı abartmayıp kilo almamak, aşırı şeker,tuz tüketmeyip işlenmiş, kızartılmış gıdalardan uzak durmak, sebze meyve zeytinyağı ve balık tüketimini kilo almayacak miktarda arttırmak kalbimize yararlıdır. Beslenme alışkanlıkları genelde çocukluk yaşlarında yerleştiğinden çocuklarımıza en baştan doğru beslenme alışkanlığı kazandırmak, modern hızlı yaşamın getirdiği hızlı yiyeceklerden uzak tutmak onların ileri yaşlardaki kalp ve damar sağlığını koruyacaktır.

Hareketsizlik çağımızın önde gelen sorunlarından biri olup özellikle kadınlarda olmak üzere her iki cinsiyette başlı balına bir risk faktörüdür. İdeali kişinin haftada 5 gün yarım saat yürüyüş veya tempolu başka bir hareketi uygulamasıdır. Modern şehir yaşamında bu zor görülse de hiç değilse günlük hayatta da mümkün olduğunca taşıt kullanmak yerine yürümek, asansör yerine merdiven kullanmak, birçok şehirde olan yürüyüş parkurlarında yürümek önerilir. Gençleri bilgisayar başından kaldırıp spor alışkanlığı kazandırmak çok önemlidir.

Yaşadığımız ortam da kalp sağlığımızı etkilemektedir. Son yıllarda işyeri ve evde maruz kalınan stres ve hava kirliliği gibi diğer etmenler de diğer risk faktörleri kadar olmasa da kalp sağlığını olumsuz etkiler. İdeali yürüyüş veya bisiklet parkurlarının olduğu havası temiz, işyeri stresinin olmadığı ortamlarda bulunmak olsa da bu her zaman mümkün olmamaktadır. Spor yapmak, sevilen işlerle uğraşmak ve sosyal ortamlarda bulunmanın stresi bir miktar azalttığı bilinmektedir.

Kişinin; özellikle de ailesinde kalp damar hastalığı olan, ailede şeker hastalığı veya yüksek tansiyon olan, kilolu erişkinlerin kendi riskini ve bazı değerlerini henüz yakınması yokken bilmesi önemlidir. Tansiyon yani kan basıncı değerinin ne olduğu, şeker veya kolesterol yüksekliği olup olmadığını bilmesi ve gereğinde hekime başvurması ile erken tanı ve tedavi şansı doğmaktadır. Bu risk faktörlerinin baştan kontrol edilmesi de kalp ve damar sistemindeki yıpranma ve erken bozulmayı önlemektedir.

HASTALIK GELİŞTİYSE BİLE BU ÖNLEMLER İŞE YARAR MI?

Eğer kişi kalp krizi veya ameliyatı geçirdi, stent takıldıysa dahi yukarıdaki önlemleri almak için hala geç değildir. Yaşam tarzını düzeltmeyen ve tedavi görmeyen kalp hastasının tekrar sorun yaşama olasılığı, hiç hasta olmayan kişiye göre daha yüksektir. Bu riski doğru tedavi ve yaşam tarzı düzenlenmesiyle azaltmanın mümkün olduğu defalarca kanıtlanmıştır. O yüzden hiçbir zaman sigarayı bırakmak veya sağlıklı yaşam alışkanlıkları kazanmak için çok geç değildir.