GİRİŞ

Kalbin elektriksel aktivitesinin değerlendirilmesi, çok uzun yıllar boyu araştırmacı ve klinisyenlerin ilgisini çekmekle birlikte 1970'li yılların başına kadar bu alanda fazla çalışma yapılmamıştır. Ancak daha sonra, gelişen teknolojinin de yardımıyla bu alanda çok önemli gelişmeler yaşanmış ve klinik kardiyak elektrofizyolojik incelemeler ile birçok hastalığın tanı ve tedavisinde çığır açan yenilikler yapılabilmiştir. Dünyadaki gelişmelere paralel olarak ülkemizde de özellikle son 10 yılda klinik kardiyak elektrofizyoloji alanında hızlı gelişmeler yaşanmıştır. Bugün ülkemizde de değişik kentlerdeki yirmiye yakın elektrofizyoloji laboratuarında klinik kardiyak elektrofizyolojik çalışmalar başarıyla uygulanmaktadır.

Elektrofizyolojik çalışmalar kalbin elektriksel aktivitesinin değerlendirilmesindeki en yetkin testlerdir. Bu çalışmalar, perkütan girişimsel tekniklerle kalbin değişik yerlerine yerleştirilen elektrod kateterlerle yapılır. Genellikle yüksek lateral sağ atriyum, His demeti, sağ ventrikül apeksi ve koroner sinüs içine yerleştirilen (ancak duruma göre kalbin içindeki her yere yerleştirilebilen) bu kateterlerden elektriksel uyarılar verilmesi ve lokal elektrogramların kaydedilmesi ile kalbin farklı bölgelerindeki refrakterlik, ileti hızı gibi elektriksel özelliklerin saptanması mümkündür. Yine bu kateterlerden programlı stimülasyon teknikleri ile verilen uyarılarla, hastalarda mevcut olan takiaritmilerin, elektrofizyoloji laboratuarında yeniden oluşturulması, özellikle klinik olarak saptanmayan ya da klinik bulgularla kesin tanının konamadığı takiaritmilerde çok yararlı olmaktadır. Bu durumlarda uç kısmı dışarıdan kontrol edilebilen kateterlerle kalbin içindeki tüm bölgelerin haritalanması ve lokal elektrogramların da yardımıyla takiaritmiye zemin hazırlayan ortamın ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmesi de mümkündür. Ayrıca son yıllarda yaşanan bazı gelişmeler, birçok durumda, uygulanması gereken tedavinin seçimi ve hastanın prognozunu belirlemede elektrofizyolojik çalışma sonuçlarının çok önemli olduğunu ortaya koymuştur.

Elektrofizyolojik çalışmalar ile kalbin elektriksel aktivitesi tanısal olarak değerlendirilirken, özellikle son 10 yılda giderek artan uygulama alanı bulan radyofrekans kateter ablasyon yöntemleri ile de bazı durumlarda kesin tedavi imkanları mevcuttur. Radyofrekans enerji, çok yüksek olmayan ısılarla, uygulandığı kateterin ucundaki küçük bir alanda hasar yaratarak bu bölgedeki elektriksel aktiviteyi ortadan kaldıran bir tür enerjidir. Birçok takikardide, takikardinin oluşumu ya da idamesini sağlayan anatomik yerlerin haritalama yöntemleri ile belirlenmesi ve bu noktalara radyofrekans enerjisi uygulanarak takikardilerin bir daha oluşmamak üzere ortadan kaldırılması bugün mümkün olmuştur. Böylece radyofrekans kateter ablasyon yöntemleri de, elektrofizyolojik çalışmaları tamamlayan tedavi edici yöntemler olarak yerini almıştır. Günümüzde hemen tüm paroksismal supraventriküler taşikardiler, atriyal flutter ve idiopatik ventrikül taşikardilerinde kateter ablasyon çok yüksek başarı oranları ile uygulanabilirken, yapısal kalp hastalığına bağlı ventrikül taşikardilerinde bu oran daha düşük olmaktadır. Son yıllarda gelişen bazı tekniklerle atriyal fibrilasyon ablasyonu da günümüzde mümkün hale gelmiştir.

Türk Kardiyoloji Derneği, bu gelişmelerin ışığında üyelerine, bu yöntemlerin uygulanmasına yol göstermek üzere bu kılavuzu hazırlamıştır. Kılavuz, Türk Kardiyoloji Derneği Yönetim Kurulu'nca seçilen bir uzmanlar kurulu tarafından hazırlanmış ve Yönetim Kurulunca uygun görüldükten sonra basılmıştır.