|
| HT Bülteni Yıl: 2022 Sayı: 8 |
|
Dr. Osman Yasin YALÇIN, Dr. Yılmaz GÜNEÅž 31 Aralık 2019’da, Çin’in Wuhan ÅŸehrinde kaynağı bilinmeyen pnömoni vakaları ile baÅŸlayan ülkemizde ilk vakanın 11 Mart 2020 tarihinde bildirildiÄŸi ve farklı suÅŸlar ile halen devam etmekte olan Koronavirüs hastalığı-2019 (COVID-19) pandemisine yönelik 28 Aralık 2021 tarihli WHO verilerine göre toplam vaka sayısı 280 milyonu, toplam ölüm sayısı ise 5 milyonu aÅŸmıştır (1-3) Dünya nüfusunun yaklaşık üçte birinden fazlasının karantina önlemleriyle karşı karşıya kaldığı benzersiz ölçekte küresel kapanma uygulamaları yapılmış olup, çeÅŸitli önlemlerle pandemi kontrol altına alınmaya çalışılmıştır. Pandemide saÄŸlık sistemlerinin ve halkın odak noktası koronavirüs olduÄŸundan acil olmayan diÄŸer durumlar için saÄŸlık kuruluÅŸlarına baÅŸvurulmaması önerilmiÅŸtir. Bu durum gerçekten acil olan bazı hastalıkların tanısının ve kronik hastalıkların takibinin atlanmasına sebep olmuÅŸtur. Yapılan çalışmalar gerçekten de hastanelere miyokard infarktüsü ve serebrovasküler olaylarla acil servislere baÅŸvuran hasta sayısında azalma olduÄŸunu bildirmiÅŸtir (4). Bununla birlikte birçok saÄŸlık kuruluÅŸu elektif hasta bakımını iptal etmiÅŸ veya ertelemek durumunda kalmıştır. Bu nedenle hipertansiyon ve diyabet gibi stabil kronik hastalıkların yönetimi de etkilenmiÅŸtir. Koronavirüs, hızlı mutasyon yeteneÄŸine sahip olan insanlarda ve hayvanlarda solunum veya bağırsak enfeksiyonlarına neden olabilen tek sarmallı RNA virüsüdür. COVID-19 enfeksiyonu, virüsün yüzeyinde bulunan S-proteininin, virüs için bir reseptör görevi gören anjiyotensin dönüÅŸtürücü enzim 2 (ACE-2) ile eÅŸleÅŸmesi yoluyla gerçekleÅŸir. ACE-2 çoÄŸunlukla akciÄŸerlerde bulunur ve virüsün ana geçidi gibi görünmektedir. Ayrıca ACE-2 kalpte de büyük miktarlarda bulunur ve bu da kardiyovasküler komplikasyonlara neden olabilir (5). Kardiyovasküler bozukluklar, renin-anjiyotensin sistemi (RAS) ile iliÅŸkili bir patofizyolojiyi paylaşır ve baÅŸta hipertansiyon olmak üzere bazı kardiyovasküler hastalıklarda kullanılan farmakolojik RAS inhibitörlerinin her ikisi de ACE-2 düzeylerini artırır. Bu, SARS-CoV-2'nin akciÄŸerlere ve kalbe giriÅŸini arttırabilir (6). Bu nedenle, enfeksiyonun kardiyovasküler hastalıklar üzerinde doÄŸrudan bir etkisi olabilir. COVID-19 viral pnömoniye ve ilave kardiyovasküler komplikasyonlara neden olabilmektedir. COVID-19’da kardiyovasküler hastalıkların prevelansı genel olarak yüksek olmakla birlikte, çalışmaya alınan hasta sayılarına göre bu sıklık deÄŸiÅŸebilmektedir (7). Çinde erken dönemde yapılan bir çalışmada COVID-19 pnömonisi geçiren hastaların yaklaşık %32-46’sında altta yatan bir hastalık olduÄŸu gösterilmiÅŸtir. Bu hastalıklar arasında en büyük pay %15-31 ile hipertansiyona aittir. Bunu %14,5-15 ile kardiyovasküler hastalıklar ve %10-20 ile diyabet izlemektedir (8). Daha sonra yapılan altı COVID-19 çalışmasının meta-analizinde hipertansiyon prevalansının %17.1 ile kardiyovasküler hastalık, serebrovasküler olay ve diyabetin önünde olduÄŸu gösterilmiÅŸtir. Ayrıca ÅŸiddetli semptomları olan hastaların, ÅŸiddetli semptomları olmayan veya YBÜ'de takip edilmeyen hastalara kıyasla iki kat hipertansif olma olasılığı olduÄŸu bildirilmiÅŸtir. (9). ÇeÅŸitli biyobelirteçler ve komorbiditeler, COVID-19'da ciddi hastalık ve olumsuz sonuçların bağımsız öngörücüleri olarak tanımlanmıştır. Yapılan çalışmalar COVID-19 pnömonisi geçiren hastalarda hipertansiyon prevelansının yüksek olduÄŸunu gösterse de hipertansiyonun diÄŸer kardiyovasküler risk faktörlerinden (yaÅŸ, obezite, diyabet, serebrovasküler olay, kronik böbrek yetersizliÄŸi vs.) bağımsız olarak mortalitenin bir belirleyicisi olup olmadığı hala tartışılmaktadır. Toplumda hipertansiyon prevelansı ülkelerin geliÅŸmiÅŸlik düzeyine göre deÄŸiÅŸmekle birlikte yaklaşık %30-35 civarındadır (12). Bu nedenle COVID-19 geçiren birçok kiÅŸinin aynı zamanda hipertansiyon hastası olması beklenir. Ayrıca çalışmalara alınan ve hastanede bakımı yapılan ÅŸiddetli COVID-19 enfeksiyonu geçiren hasta grupları genellikle daha yaÅŸlıdır ve eÅŸlik eden kardiyovasküler hastalıkları vardır (13). Bu nedenle yaÅŸlı hasta gruplarında hipertansiyon prevelansının yüksek olması beklenen bir bulgudur. Ayrıca COVID-19'da ciddi komplikasyon riskinin ve hipertansiyon varlığının yaÅŸlılıkla güçlü bir ÅŸekilde iliÅŸkili olduÄŸu gösterilmiÅŸtir (14). Tadic ve arkadaÅŸları tarafından yapılan bir derlemede, arteriyel hipertansiyonun COVID-19 hastalarında en yaygın komorbiditelerden birini temsil ettiÄŸi sonucuna varılmıştır (10). BaÅŸka bir çalışmada hipertansiyonun özellikle 60 yaÅŸ üzerinde olan COVID-19 hastalarında hem hastalık ÅŸiddeti hem de ölüm riskini 2.5 kat artırdığı gösterilmiÅŸtir (11). COVID-19'da hipertansiyon ve prognoz arasındaki iliÅŸki için en uygun açıklama; hipertansiyonun en azından bir dereceye kadar yaÅŸlılık ve komorbiditenin bir belirteci olduÄŸu, ancak güçlü bir bağımsız risk faktörü olmadığıdır (9). COVID-19 enfeksiyonunda görülen hipertansiyon sıklığının yanısıra COVID-19’un kendisinin hipertansiyon geliÅŸimine sebep olup olmadığı da tartışılmaktadır. COVID-19’un kısa ve uzun vadeli verileri sınırlı olmakla birlikte yeni hipertansiyon geliÅŸimini inceleyen bazı çalışmalar mevcuttur. Yeni hipertansiyon geliÅŸimini inceleyen bir çalışmada COVID-19 hastalarının hastaneye baÅŸvuruda ve takip eden süreçteki kan basıncı deÄŸerleri izlenmiÅŸ olup, sistolik ve diyastolik kan basıncının önemli ölçüde arttığı gösterilmiÅŸtir. Ayrıca bu hastalarda yeni hipertansiyon insidansının arttığı da gösterilmiÅŸtir (15). COVID-19 pandemisinde grip benzeri ÅŸikayetler anksiyeteyi artırabilir. Ek olarak ülke çapında olan kısıtlamalar stres ve anksiyeteyi daha fazla arttırmaktadır. Anksiyete ve hipertansiyon arasında anlamlı bir iliÅŸki bulunmaktadır ve anksiyetenin hipertansiyon için bağımsız bir risk faktörü olduÄŸu düÅŸünülmektedir (16). İstatistiksel olarak COVID-19 enfeksiyonu nedeniyle hastaneye baÅŸvuranlar arasında anlamlı düzeyde daha yüksek ortalama depresyon düzeyi ve daha yüksek anksiyete insidansı gösterilmiÅŸtir. Depresyon belirtilerinin varlığından farklı olarak yapılan bir çalışmada anksiyete belirtilerinin varlığı bağımsız olarak hipertansiyon ile iliÅŸkili bulunmuÅŸtur (17). Bu da COVID-19 enfeksiyonu geçiren hastalarda anksiyetenin hipertansiyona neden olabileceÄŸini düÅŸündürmektedir. Ayrıca kısıtlamalara baÄŸlı olarak egzersiz miktarının azalması, diyet alışkanlığının deÄŸiÅŸmesi ve kilo alımı da kan basıncı kontrolünde olumsuz etmenler olabilir. Hastaların doktor kontrolüne ulaşımlarındaki psikososyal ve fiziksel engeller, karantinadaki hastaların saÄŸlık hizmetelerine ve ilaçlarına eriÅŸimindeki sıkıntılar da kan basıncı kontrolünde yetersizliÄŸe yol açmaktadır. Özetle, hipertansiyon toplumdaki morbidite ve mortalitenin önemli sebeplerinden birisidir. Yaklaşık 2 yıldır hayatımızda olan COVID-19 pandemisi getirdiÄŸi sosyal, fizyolojik ve psikolojik yüklerle ÅŸu ana kadar insanlığı etkileyen en büyük pandemilerden birisi olmuÅŸtur. Hipertansiyonun COVID-19 geçiren hastaların en sık komorbidelerinden biri olduÄŸu, ileri yaÅŸta mortalite ve morbiditeyi artırdığı ancak güçlü bir bağımsız risk faktörü olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca COVID-19 enfeksiyonun getirdiÄŸi psikolojik, sosyal ve fiziksel yükler ve kısıtlamalar HT tanısı olan hastalarda kan basıncı kontrolünde bozulma ve yeni veya paroksismal HT durumları ile iliÅŸikili olabilir. İlerleyen yıllarda kısa ve uzun vadede veriler arttıkça hipertansiyonun COVID-19 geliÅŸmesi veya prognozu için bağımsız risk faktörü olup olmadığı ve COVID-19’un uzun vadede hipertansiyona nasıl etki edeceÄŸi daha net aydınlatılacaktır. Kaynaklar
|
| 2025 © Bu sitenin tüm haklarý Türk Kardiyoloji Derneðine aittir. |